Kayıtlar

Aydın, Hep Günah Keçisi mi Olacak? - Metin Çulhaoğlu

Gelenek'in birinci sayısının ilk yazısı. Hareketin kendini tanımlamak için öncelikle aydın tanımı üzerine yoğunlaşıyor. Yazıdaki alıntılar üzerinden bakarsak klasik rus edebiyatının temel beslenme kaynaklarından biri olduğunu görüyorum. Alıntılar "Aydın, yaşadığı ortamın özgün bir dinamiğe, giderek özgün bir yazgıya sahip olduğunu tam tamına “bilimsel” olarak kanıtlayamasa bile, kendine bu doğrultuda özel misyon biçen kişidir." "Özetle aydın, geleceğini arıyorsa, önce geçmişini kendi elleriyle kurmak zorundadır." "Gogol’un insanları “ne çok şişman ne de çok zayıf”; bunlar “ne çok alçak sesle ne de bağırarak” konuşuyorlar; yine bu insanların saçları bile “ne fırça gibi dimdik ne kıvırcık ne de karışık”… İnsan düşünüyor: Bunlar yaşıyorlar mı? Çünkü “ne öyle ne de böyle” olmak, ölü olmak demek." Teorisiz Osmanlı aydınının, 1908 çıkışından sonra ulaştığı noktayı en iyi Enver Paşa’nın sözleri anlatıyor: “Mefkureyi gerçekleştiremeyince, gerçeği mefkure...

Başlangıç, Vizyon, Misyon Vs..

Büyük laflar etmek için fazlaca birikime sahip olmak gerekir. Bende o yok. O yüzden sade bir başlangıç yapıyorum. Gelenek dergisininin tüm yazılarını kronolojik sırayla okuyorum. Üzerine aldığım notlar için arşive ihtiyacım vardı. Blog bu işle için var. Zaman zaman yazıları okudukça önemli bulduğum kısımların alıntılarını paylaşacağım. İyi okumalar...